top of page
Yazarın fotoğrafıÖzhan Özdemir

YAPAY ZEKA VE BİZİM ÇİLİNGİR SOFRAMIZ


Yaratan ve yaratılan diye ikiye ayrılmış varoluş, kendi çelişkilerini yaşarken, akıl ve gönül ayrımının sonuna mı geliyordu yavaş yavaş? Biz ki mehtaba bakıp hayaller kuran insanlarız ama aynı zamanda o mehtabı incelemekte merakımız arasında.

İnsan, anlam arayışından uzaklaşınca, teknoloji o boşluğu doldurmaya başladı. İletişimsizlik sorunu, muhteşem iletişim teknolojileri yarattı. Sevgi yoksunluğu ve eksikliği, bizi farklı mekanik mecralara itti. İnsan, kendisini sevecek makineler yaratmaya başladı. Tıpkı yok edecek makinalar yaratabildiği gibi. Ne yoksa, onu var etmek için çalıştı insan! Sorun aslında insan değil, yoksunluktu!

Tanrının yarattığı insan, yaratmaya başladı ve kendindeki gücü gördükçe, idealizm en değerli unsur haline geldi. Kendisini hırslı sandı oysa hırs Tanrıdandı!

İnsan, Marsta hayat var mı diye merak etmeye başlayınca, Mars da hayat var mı diye merak eden ilk insan aslında Mars’a hayatı da getirdi ama farkında değildi. Çünkü insan yaradılış gereği uykuda ama aktif bir varlık olarak, görevine sorunsuz bir şekilde devam ediyordu. Sonuçta bir şeyi merak etmek aynı zamanda onu var etmek değil miydi?

İnsan, filmler yaptı! Yapay zeka tarafından yönetilen robotlara karşı mücadeleler verip, sonunda kendisinin kahraman olduğu senaryolar yazdı. Ya da kötü robotlara karşı savaşan iyi robotlar...Tıpkı insanlar gibi...İnsan zihni, robotu yaratıyor fakat kendisine özgü olan iyilik-kötülük gibi kavramları da onlara yüklemekten vazgeçmiyordu. İyi ve insansı robotlar böyle çıktı ortaya! Oysa insan, bilemedi ki, yazdığı her senaryo, geleceğin zemini oluşturuyordu. Dediğim gibi çünkü uykudaydı insan ve senaryo, geleceğin insanları için iyi bir alıştırma ve ısındırma yöntemi oldu.

Artık yapay zeka denen bir unsur var. Doğal zeka, yapay zeka üzerine kafa yormaya başlayınca, insan kendi sorumluluğu üzerinden atmaya meyletti. Ben yapamıyorum makineler yapsın dedi. Aslında birçok alanda bu gerçekleşmişti zaten. Sanayide, üretimde hayatın her yerinde.

Ama iş savunma sanayindeki inisiyatif alma meselesine gelince insan uyanır gibi oldu. Bizim yerimize bunlar mı savaşacak? Nerde kaldı idealizm? Milliyetçilik? Vatanperverlik? Ya bizi de yok ederlerse?

İnsan korkuyla yüzleşti. Bir robota vatan sevgisi aşılayamazsınız. Bir robot geçmişini bilmez, iyiyi kötüyü bilmez ama insan, yaratmaya devam etti ve bugün, tüm bunlar bizim için iyimi olur kötümü olur diye düşünmeye başladı. İnsan yarattığı şeyin kendi kontrolünün dışına çıkma ihtimali üzerine tartışmaya başladı.

Kısa süre önce dünyanın önde gelen 100 robot uzmanı, BM'ye yazdıkları mektupta şu uyarıyı yapıyordu:

"Pandora'nın kutusu açıldıktan sonra kapatması zor olabilir"

Yaratan Tanrı, yarattığı insan üzerinde farklı bir evrim oyunumu oynuyordu bilinmez ama şu bir gerçekti ki, insan yaratmaya ve üretmeye devam ediyordu hem de üretirken, daha önce ürettiklerini yok ederek üretmeye.

Steve Jobs yoktu artık ama Elon Musk vardı mesela!

Anlamın kaybolduğu yerde makinalaşırsınız. Görevlerinizi sadece iş olsun diye, mecbursunuz diye, eliniz mahkum diye, öyle programlanmışsınız diye yapmaya başlarsınız. Tıpkı bir robot gibi…Yoksa evrimin son basamağı bu mu?

Ki zaten kanseri yaratan insan değil miydi? Ebolayı? Hepatiti?Covid’i? Birçok hastalığa tanı koyan insan, kendi çaresizliğinden üretmedi mi çaresini de?

Yakında yapay zeka ile mücadele eden insan toplumları görünce şaşırmamalı. Çünkü, insan seviyor yaratıp, yok etmeyi. Dünyayı yok edip, farklı gezegenlerde yaşam belirtisi araması da bu yüzden değil mi? Bunun adı gelişim miydi? Yoksa felaket miydi?

Bir şey var olmak istiyorsa, önce yok olmalı ya da tam tersi!

Bu anlayışla hem yaratmaktan çekinen hem yok etmekten vazgeçmeyen, hemde bu arzularını dizginleyemeyen insan, neyi yaratamayacak, neyi yok edemeyecekti?

Bu gelişmenin ta kendisi miydi? Felaket miydi?


50 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page